Kırmızı-Siyah Buluşmaları’nın üçüncüsünü bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul eden, 1958 yılı mezunumuz Aydın Ilgaz ile gerçekleştirdik. Saatlerce süren sohbetimizde neler konuşmadık ki? Babası Rıfat Ilgaz’ın yaşamını ve eserlerini, Hababam Sınıfı ve Kabataş Erkek Lisesi bağını, yatılı okuyan Aydın Ağabey’in okul yıllarını, Amerika maceralarını, iş hayatını, günümüz Türkiye’sini; kısaca bir dönemin siyasal ve toplumsal tarihini… Tüm bunları konuşurken bazen gözlerimiz doldu, bazen de kahkahalara boğulduk. Ezcümle, videolardan da izleyebileceğiniz üzere sohbetimiz tıpkı yaşamın kendisi gibiydi.

‘Kabataş 1950’lerde nasıl bir yerdi?’ dediğimizde, ‘Türkiye’nin her yerinden ve farklı sosyo-ekonomik kökenden gelen çocukların bulunduğu bir yerdi’ şeklinde cevap veriyor Aydın Ilgaz. Köken-mezhep ayrımının yapılmadığı, düşünce farklılıklarının bugünkü kadar keskin olmadığını söylüyor. Aydın Ağabey’e göre Kabataş’ta kardeşlik de haşarılık da üst seviyede yaşanıyor. Zaten nasıl yaşanmasın? Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen 600 kişinin yaşadığı, ortada devasa bir sobanın olduğu yatakhane, 18 kişilik odalar… Yatakhanede ve okulda yaşadıklarının daha sonra Hababam Sınıfı’na ilham verdiğini söylüyor Aydın Ilgaz. Örneğin, efsane Badi Ekrem karakterinin, öğretmeni Bacak İsmail ile bazı benzerlikler taşıdığının altını çiziyor.

‘Kabataş’ta eğitim nasıldı?’ diye soruyoruz Aydın Ağabey’e… ‘Hocaları ve kültürü ile İstanbul’un en iyi liselerinden birisiydi’ deyip ekliyor: ‘Zaten bizim gibi köklü denebilecek İstanbul Erkek, Galatasaray, Haydarpaşa, Vefa ve Pertevniyal vardı.’ 1950’lerde Kabataş’ı dinlerken; Galip Vardar’ı, Faik Dranaz’ı, Samih Nafiz Tansu’yu anıyoruz. 1950’lerde şehri dinlerken ise Ortaköy’den geçen tramvay hattında yolculuk edip annesi dolayısıyla sık sık ziyaret ettiği eski Mebusan Meclisi Binası’nda bulunan Atatürk Kız Lisesi’ne gidiyoruz. Soğuk Savaş dinamiklerinde batı bloğunun bir parçası olan Türkiye’de Amerikan rüzgarları estiğinden, İstanbul’un çeşitli yerlerinde kültürü de dönüştüren Amerikan askerlerinden bahsediyoruz. Ve tabii 6-7 Eylül olaylarını da konuşuyoruz… Çok kültürlü Kuzguncuk ve Ortaköy’ün 6-7 Eylül olaylarında nasıl da yara aldığını, ama fırsatçılar kadar yardımsever insanların da olduğunu söylüyor Aydın Ağabey.

Babası Rıfat Ilgaz’ı tekrar tekrar soruyoruz Aydın Ilgaz’a… Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile giriştikleri Marko Paşa macerasını, 77 sayı çıkan Dolmuş mizah dergisini, Karartma Geceleri’ni, Hababam Sınıfı’nı anlatıyor. Görüşleri ve yazıları dolayısıyla sürekli bir biçimde soruşturmalara ve cezalara maruz kalmış Rıfat Ilgaz’ın oğlu olarak Çınar Yayınları ile giriştiği yayıncılık macerasında yaşadığı zorlukları anlatırken, Türkiye’de bazı şeylerin çok değiştiğini, bazı şeylerin de hep aynı kaldığını düşünüyoruz. Buluştuğumuz günlerde babası Rıfat Ilgaz ile ilgili konuşulan bir meseleden de bahsediyor Aydın Ağabey. Ilgaz soyadını içine doğduğu coğrafyadan alan Rıfat Ilgaz’ın isminin Kastamonu’daki Meslek Yüksek Okulu’ndan rektörlük kararınca kaldırılacağını söylüyor üzülerek. Şaşırıyoruz. (Sonraki günlerde ulusal basın tarafından da yazılan bu karar neyse ki halktan gelen tepkiyle geri çekildi.)

Kayıtlarda tamamına erişilebilecek bu güzel sohbetin yazısını Aydın Ağabey’in ‘babamın son şiiri’ dediği mısralarla kapatalım istiyoruz:

 

Elim birine değsin

Isıtayım üşüdüyse

Boşa gitmesin son sıcaklığım

 

Aydın Ilgaz’a bu güzel sohbet için çok teşekkür ediyor ve sizi videolarla baş başa bırakıyoruz.

CEVAP YAZIN