Otoriteler, Muhsin Kut’u hiç şüphesiz Türkiye’nin yaşayan en iyi 20 ressamından biri olarak niteliyorlar.

İş Sanat’taki son sergisinde kendisiyle ve eşiyle tanışıyoruz. Ardından adeta küçük bir müze görünümündeki evlerinde bizi ağırlıyorlar. Muhsin Kut hâlâ doğduğu muhit olan Bakırköy’de yaşıyor. Sahil yolu doldurulmadan önce, denizin, evlerinin hemen önünde başladığını öğrenerek başlıyoruz söyleşimize.

Muhsin Kut ile konuştukça ne kadar mütevazı ve halktan biri olduğunu fark ediyoruz. Sanat dünyasındaki bu yolculuğu, sadece resim veya seramik gibi plastik sanata ilgi duyanlara değil, kendi tutkusunun peşinden gitmeyi amaç edinmiş herkese hitap ediyor.

Söyleşimizde, Bakırköy’de doğmuş ve Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirmiş 1938 doğumlu bir delikanlının zorlu hayat yolculuğunda attığı adımlara tanık olduk. Çok küçük yaşta babasını kaybeden Muhsin Kut, anne ve anneannesiyle yaşamak zorunda kalıyor ve liseyi Kabataş’ta yatılı olarak okuyordu. O yıllarda Bakırköy-Sirkeci arası ulaşım trenle, Sirkeci-Ortaköy arası ise tramvayla uzun saatler aldığından bu kadar uzak mesafede oturan bir öğrencinin gündüzlü olması düşünülemiyordu bile.

1950’lerin Kabataş Erkek Lisesi, dönemin vizyon sahibi müdürlerinden biri olan Faik Dranaz’ın ellerinde şekillenmişti. İsviçre’deki eğitim sistemini inceleyerek yurda dönen Dranaz, o yıllarda kimsenin hayal bile edemediği sanatsal etkinlikleri okul bünyesinde düzenliyor, düzenli olarak ciddi sinema filmleri gösterimlerini başlatıyordu. Hatta bir gün büyük ozan Aşık Veysel’i Kabataş’a davet ediyor ve öğrencilere yönelik konser verdiriyordu.

Okulda iz bırakan hocaların başında Kuvayı Milliye kahramanlarından Galip (Baba) Vardar ve (Kürt) Aziz Taner geliyordu.

Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı müfredatında yer alan İngilizce kitabının da yazarı olan Habip Ayral, “Lisan her şeyden önemlidir” diyor ve öğrencileri İngilizce ya da Almancaya yönlendiriyordu.

Muhsin Kut, hocasının bu öğüdünü birkaç yıl sonra fazlasıyla görecek ve tahmin edemeyeceği kapıların açıldığına şahit olacaktı.

“Başka Bir Kabataş Mümkün” mottosuyla yola çıkan Kabataş’ın en genç ve omurgalı grubu Kırmızı-Siyah’ın Muhsin Kut’la gerçekleştirilen samimi röportajını izlediğinizde,

  • 1956’nın karlı bir gününde Bakırköy’den Taksim’e, koltuğunun altında yaptığı resimleri göstermek üzere sora sora İbrahim Çallı ‘yı arayıp bulan Muhsin Kut’un, işine ve resme olan tutkusunu,
  • 1959’da Taksim’de halka açık resim sergisi düzenleyen bir Kabataş öğrencisinin cesaretini,
  • Dünyanın bir diğer ucuna, Avustralya’ya giderek, orada yaşama sıfırdan başlama azmini,
  • Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi önündeki Rodin’in “Düşünen Adam Heykeli” nin gerçek hikayesini,
  • Seksenine merdiven dayamış bir delikanlının içindeki haylazlığını bazı resimleriyle nasıl dışa vurduğunu,
  • Ünlü resim ve sanat koleksiyonerlerinin en değerli köşelerini süsleyen Muhsin Kut resimlerinin öykülerini, kendi ifadesiyle, ilk ağızdan dinleyecek ve aslında Muhsin Kut’un yaşama nasıl baktığını gözlemleyeceksiniz.

Yolu Kabataş’tan geçen ve yaşama değer katan büyüklerimize yaşarken değer vermeyi sürdüreceğiz. Buyurun röportajımıza…

CEVAP YAZIN